Hepimiz bir zincirin halkasıyız. Bedenimizde taşıdığımız DNA, yalnızca fiziksel özellikleri değil; aynı zamanda atalarımızın yaşadığı korkuları, travmaları, inançları ve duygusal tecrübeleri de kodlar.
Bilim bu mirası artık yalnızca genetikle değil, epigenetik ile açıklıyor.
Epigenetik bize gösteriyor ki:
Bir travma, bir savaş, bir yoksunluk duygusu; bir bedenin hücrelerinden silinse bile, torunlarının duygularında yaşamaya devam edebilir.
İşte bu yüzden, bazen yaşadığımız acılar, bizden önce başlamıştır.
Ve bu yüzden Kur’an’da Sıla-i Rahîm emredilmiştir.
Akrabayı ziyaret etmek, bağı koparmamak…
Sadece toplumsal bir görev değil, ruhlar arasında akan bilgiyi fark etmek, bozulmuş olanı şifalandırmak ve nesiller arası bağda iyileşmeyi başlatmak için ilahi bir çağrıdır.
Çünkü biz birbirimizin aynasıyız.
Aynı kökün dallarıyız.
Birbirimize bakınca, nesilden nesile taşınan kayıtları fark ederiz.
Atalar Seansı, bu fark edişi başlatmak için tasarlandı.
Hem bilimsel hem ruhsal bir yaklaşımla, sana ait olmayan ama sende yaşayan kayıtları görünür kılar.
Seninle başlayan bu farkındalık, sadece seni değil…
Gelecek nesilleri de özgürleştirir.